13 Mayıs 2013 Pazartesi

Embesil

Esir alınan askerlerin kafaları kazınır,başlarına ıslak deve derisi geçirilir ve çöl sıcağında bir kazığa bağlanılarak günlerce bekletilir.Sıcaktan gerilen kurbanın beyni sıkıştıran deve derisinin verdiği dayanılmaz ağrıyla kurban bağıra bağıra ölür ya da hafızasını kaybederdi.İşkenceden sağ çıkanlar hafızasını ve aklını yitirdiği için birer ölüm makinasına dönüşürdü.Ellerine silah tutuşturularak kendi halkına saldırtılırlar.Çünkü geçmişe dair hiçbirşey hatırlayamazdı.Bu durumda olan kişi ait olduğu yeri nerede durduğunu,nasıl bir konumda olduğunu bilemez.Böylece rahatlıkla kendi diline,halkına,kültürüne karşı gaflet ve dalalet içinde olur.
Bu hale gelen birisine Cengiz Aytmatov kitabında mankurt diyordu.
Böyle garip enteresan isimlere gerek yok,bildiğin molozlaşmak bu.Bunları yapmak  bu zaman için kafaya deri geçirmeye de  gerek yok.
Kahvelerde atıp tutanlar,rakı masasında ülkeyi kurtaranlar,slogan atmayı mağrifet sayanlar,bizden bi bok olmaz diyip suratını ekşitenler aslında yazarın tarif ettiği günümüz mankurtlarıdır.Bunlar aynı zamanda patron geldiğinde ayağa kalkıp arkasında düşen bokları cebine koyan kişilerdir.Ve bunları suratlarına vurduğunda;

-Ulan zır zır ağlıyorsun,yok neymiş efendim köleymiş,düzenmiş...
-Goministmisin olum sen.
-Kardeş kıçını yırtma,beğenmiyorsan çalışmazsın.Ben yokum.
-Bekara karı boşamak kolay,2 yıllık krediyi baban mı ödeyecek.
-Hacı yine uçtun sen..
Diyen embesillerdir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder